7 Temmuz 2011 Perşembe

Schotoma

Anthony Robbins'in Sınırsız Güç adlı kitabından dikkate değer bulduğum bir bölümü paylaşmak istedim.

İnanç hayata anlam kazandıran ve yön veren yönlendirici bir itikat, yargı hırs ya da prensiptir.Faydalanacağımız sınırsız sayıda uyarıcı vardır. İnançlar dünyayı algılamanız için önceden düzenlenmiş, organize edilmiş süzgeçlerdir. İnançlar beynin komutanları gibidir.Bir şeyin doğru olduğuna benzeşimli olarak inanmamız bu nesnenin nasıl temsil edileceğine dair bir komutun beynimize gönderilmesi gibidir.


“İnançlı bir kişinin gücü sadece ilgisi olan 99 kişinin gücüne eşittir.” John Stuart Mill
İnançların mükemmelliğe giden kapıyı açmalarının kesin nedeni budur. İnançlar, sinir sistemine doğrudan gönderilen emirlerdir. Bir şeyin gerçek olduğuna inanırsanız, tam olarak onu gerçek kabul eden duruma girersiniz. Diğer yandan inançlar, güçlendirici oldukları kadar, eylemleri sınırlayan zayıflatıcılar da olabilir.

Dinler, tarih boyunca milyonlarca insana daha önce gerçekleştiremeyeceklerini düşündükleri şeyleri başaracak gücü kazandırmıştır. İnançlar, hedefimize giden yolda haritamız, pusulamız ve amacımıza ulaşabilmeyi garantileyen aracımızdır.

İnançlar ve onlardan faydalanma kabiliyeti olmazsa; insanlar bütünüyle güçsüz kalabilirler. Böyleleri motorsuz ve dümensiz deniz araçlarına benzerler. İnançlar, ne istediğinizi görmenize ve onu elde etmenize yardımcı olacaktır.

İnançlar birçok yönden, sahip olduğumuz mantıki modelleri reddeder; fakat fizyoloji düzeyinde bile açık olarak görüldüğü gibi inançlar ( benzeşimli iç temsiller) , gerçeği kontrol eder. Geçmişte şizofreni üzerinde çarpıcı bir çalışma yapıldı. Örnek olaylardan birinde çift kişilikli bir kadın vardı. Normalde kan şekerinin oranı iyidir. Fakat bir şeker hastası olduğuna inandığında, fizyolojisi bütünüyle bir şeker hastası fizyolojisine dönüşüyor, inancı gerçeği oluyordu.

Benzer şekilde hipnotik trans halinde bulunan kişilere, kızgın demir parçası olduğu söylenen buza dokundurulacak çok sayıda deney yapılmıştır. Temas noktasında daima su toplanması olmuştur. Burada etkili olan gerçek değil, hiçbir sorgulamaya uğramadan doğrudan sinir sistemine ulaşan inançtır. Basit anlatımla, beyin kendisine ne söylenirse onu yapar.
Çoğumuz plesebo denilen, ilaç olmadığı halde, hastaya ilaçmış gibi verilen boş hapların etkisini biliriz. Aktif hiçbir özelliği olmayan bu boş hapların, yapılan deneylerde hastalar üzerinde çoğu kez kesin etkiler yaptığı görülmüştür. Hastalıkları ortadan kaldırmada inancın gücünü öğrenen Norman Cousin, “ inançlar her zaman sadece gerekli değildir. İnanç, aynı şekilde her zaman iyileştiricidir.” Şeklinde bir neticeye ulaşmıştır. Kanayan ülserleri olan bir grup hasta üzerinde, çarpıcı sonuçlar veren bir plesebo çalışması yapılmıştır. Hastalar iki ayrı gruba bölündüler. Birinci gruba, hastalığı kesinlikle iyileştirecek yeni bir ilaç verildiği açıklandı. İkinci gruptakilere etkileri hakkında çok az şey bilinen bir ilacın kendilerine denenmek üzere verildiğini söylediler. İlk gruptaki hastaların % 70 inde önemli oranda bir iyileşme görüldü; ikinci grupta bu oran sadece % 25 idi. Her iki gruba da tıbben hiçbir özelliği olmayan boş ilaçlar verilmiştir. Aradaki tek fark inanç sistemlerinin kabulüydü. Z.ararlı etkileri bulunan ilaçların verildiği insanlar üzerinde yapılan çalışmalar daha da çarpıcıdır. Bu hastalara zararlı ilaçların kendilerinde olumlu sonuçlar vereceği söylendiğinde; gerçekten onlar üzerinde bu ilaçların neden olduğu hiçbir hastalığa rastlanmamıştır.

“ İlaçların sihri içerinde değil ilaçları kullananların zihninde yatar.” Dr. Andrew Weil
Başarıya inanırsanız o sizi başarmak için güçlendirecektir. Başarısızlığa inanırsanız,   o mesajlar sizi başarısızlığa yönlendirecektir. Bir şeyi yapabileceğinizi ya da yapamayacağınızı söylediğinizde, her iki durumda da haklı olduğunuzu unutmayın. Her iki inanç da büyük güce sahiptir. Problem, hangi tür inançlara sahip olmak sizin için en iyidir ve bunlar nasıl geliştirilir sorunudur.

Mükemmelliğin doğuşu, inanlarımızın çeşitli tercihlerden bir tanesi olduğunun farkına varmakla başlar. Genellikle böyle düşünmeyiz; inanç bilinçli bir seçim olabilir. Sizi destekleyen ya da sınırlayan inançları seçebilirsiniz. İşin sırrı başarıyı ve istediğiniz sonuçları destekleyecek inançları seçmek ve sizi geriye götürecek olanları elemektir.
Potansiyelimizin ne kadarına ulaşabileceğimizi belirleyen inançlarımızdır. İnanç, fikir akımlarını açabilir ya da durdurabilir. Anlatacağım durumu göz önünde canlandırın. Birisi sizden tuz ister de diğer odaya giderek “tuzun nerede olduğunu bilmiyorum”derseniz birkaç dakika tuzu arar ve birilerini yardıma çağırırsınız. Sonra bir diğer kişi yanınıza gelerek tam karşınızdaki rafta buluna tuzu alır ve “niçin dikkatli bakmıyorsun, işte tuz tam karşında duruyor. Orada bir yılan olsaydı şimdiye kadar seni çoktan ısırmıştı” der.” Tuzun nerede olduğunu bilmiyorum dediğinizde beyninize tuzu görmemek için emir vermiş oluyorsunuz. Psikolojide buna Schotoma adı verilir. Söylediğiniz, gördüğünüz, işittiğiniz, hissettiğiniz, tattığınız ya da kokladığınız tüm tecrübelerin beyinde toplandığını unutmayın. Benzeşimli olarak hatırlayamayacağınızı söylediğinizde siz haklısınız. Benzeşimli olarak yapabileceğinizi söylediğinizde beyninizin ihtiyaç duyduğunuz cevabı verecek potansiyele sahip kısmına giden yolun açılması için sinir sistemine emir vermiş oluyorsunuz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder